Pankreas, sindirim sisteminin kritik organlarından biri olup, organ içindeki kistler genellikle belirti vermez ve çoğu zaman tesadüfi olarak başka tetkikler sırasında tespit edilir. Ancak, kistler büyüdüklerinde karın ağrısı, zayıf hastalarda da hissedilme gibi belirtilere yol açabilir. Ortalama bir pankreas kistinde kanser riski 10 binde 1 iken, özellikle boyutu 2 cm’yi aşan kistlerde bu oran 10 binde 200’e kadar çıkabilmektedir. Acıbadem Altunizade Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Emre Bozkurt, bazı kistlerin zamanla kötü huylu tümörlere dönüşebileceği konusunda uyarıyor. Pankreasta oluşan kistik tümörlerin farklı türleri olabileceği ve her birinin tedavi yönteminin farklı olabileceği ifade ediliyor. Erken teşhis ve tedavi ise özellikle kansere dönüşme potansiyeli taşıyan tümörler için hayati önem taşıyor.
Bazı kist tipleri kadınlarda daha fazla görülüyor
Pankreasta, hem sindirim hem de endokrin sistemlerde önemli bir rol oynayan salgı bezinin içinde ya da dış yüzeyine doğru, zaman zaman 10 cm’den daha büyük olabilen içi sıvı dolu kistler oluşabiliyor. Bu kistler iyi huylu olabildiği gibi bazı durumlarda kötü huylu oluşumlara da dönüşebiliyor. Bu nedenle, ilk tanı anındaki boyut, içerik ve duvar yapısı gibi özellikler, takip planlaması açısından önemli bir rol oynuyor. Günümüzde MR gibi görüntüleme yöntemlerinin yaygın şekilde kullanımı, daha sık pankreas kisti tanısı konulmasına yardımcı olmaktadır. 50 yaş altındaki bireylerde pankreasta kist saptanma olasılığı yüzde 9 iken, 80 yaş üstü bireylerde bu oran yüzde 400’lere kadar çıkmaktadır. Belirli kist tipleri belirli yaş, cinsiyet ve klinik, radyolojik özellikler ile ilişkilidir. Özellikle solid pseudopapiller neoplazi türü kistler 20-30’lu yaşlarda kadınlarda daha sık görülürken, seröz kistadenom ve müsinöz kistik neoplaziler daha çok 50’li yaşlardan sonra saptanmaktadır.
Bu belirtiler pankreas kistine işaret ediyor
Pankreas kistleri genellikle belirti vermemekle birlikte, büyüdüklerinde karın ağrısı, zayıf hastalarda dışardan hissedilme gibi durumlara sebep olabiliyor. Mide, onikiparmak bağırsağı ve safra yolları gibi çevre organlara baskı yaparak ağrı, yemeklerden sonra bulantı ve sarılık gibi belirtiler de gösterebiliyor. Ayrıca, tekrarlayan pankreatit atakları, sırt ağrısı, kilo kaybı, sindirilmemiş gıdalar içeren dışkı ve diyabet gibi bulgular da kistlerle ilişkili olabiliyor. Pankreas kistleri saptandığında, kan tetkikleri ve kistin özelliklerine göre MR ve endoskopik ultrason gibi görüntüleme yöntemleri kullanılıyor.
İyi huylu ve kötü huylu kisti ayırt etmek çok önemli
Pankreas kistleri, iyi huylu, kötü huylu olma potansiyeli olan ve kötü huylu olarak iki gruba ayrılmaktadır. Doç. Dr. Emre Bozkurt, iyi huylu kistlerin tanınmasının yanı sıra, kötü huylu olma potansiyeli taşıyan veya kötü huylu olan alt grupların da iyi huylu kistlerden ayırt edilmesinin kritik olduğunu belirtmektedir. İyi huylu kistler sadece hastada rahatsızlık yaratıyorsa tedavi edilmelidir. Kötü huylu olma potansiyeli taşıyanların uzun süreli takip programları ile izlenmesi, kötü huylu olanların ise zaman kaybedilmeksizin tedavi edilmesi gerekmektedir.
Ameliyatla alınan kistlerde kanser olasılığı yüzde 15
Cerrahi olarak tedavi edilen hasta grubunda, ameliyatların çoğu kanser gelişme ihtimali nedeniyle yapılmaktadır. Doç. Dr. Emre Bozkurt, ameliyatların büyük oranda koruyucu amaçla yapıldığını fakat cerrahi olarak tedavi edilen hastalardaki kistlerde kanser saptanma olasılığının %15'lere kadar çıktığını aktarmaktadır. Bu durum, kistlerin zamanında takip edilmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Cerrahi müdahale, ileride ortaya çıkabilecek ve son derece tehlikeli olan pankreas kanserinden koruyucu bir rol oynuyor. Bu nedenle, kistlerin hastanede hiçbir belirti olmadan tesadüfi olarak saptansalar bile ilk değerlendirmede niteliğinin ayırt edilmesi kritik bir öneme sahiptir.
Hastanın ve kistin durumuna göre ameliyat kararı alınıyor
Ameliyat kararı ve ameliyatın tipi, kistin kansere dönüşme ihtimali, hastada oluşturduğu belirti ve şikayetler, hastanın genel sağlık durumu gibi kriterlere göre değerlendirilmektedir. Değerlendirme sonucunda Whipple ameliyatı, pankreasın sol tarafının veya boyun-gövde kesiminin çıkarılmasının yanı sıra, yaygın hastalık durumunda pankreasın tamamının çıkarılması gibi ameliyatlar tercih edilebiliyor. Ameliyat sonrası iyileşme süreci ise yapılan ameliyatın tipine göre değişiklik göstermektedir. Ameliyat sonrasında pankreas dokusunda yeniden kistik hastalıkların gelişebileceği için hastaların, patoloji sonuçlarının da göz önünde bulundurularak takip edilmesi önem arz etmektedir.