13 Eylül 2025 Cumartesi

"Sepsis: Hayati Tehlike ve Erken Tanının Önemi"

Sepsis yarattığı yaşam kayıpları nedeniyle hala dünyanın gündeminde önemli bir sağlık sorunu olarak yerini koruyor

Sepsis, yarattığı yaşam kayıpları nedeniyle dünya genelinde önemli bir sağlık sorunu olarak yerini koruyor. Yoğun Bakım Uzmanı Prof. Dr. Sibel Temür, her 2,8 saniyede bir kişinin sepsis nedeniyle hayatını kaybettiğine dikkat çekti. Sepsisin hızlı bir şekilde tanınmaması durumunda, saatler içinde yaşam kaybına yol açabileceğini vurgulayan Prof. Temür, "Erken müdahale ile yaşam kaybı riski yüzde 60'dan yüzde 20'ye düşebiliyor." dedi.

Dünya genelinde her yıl yaklaşık 50 milyon kişinin yaşamını etkileyen sepsis, 13,7 milyon insanın hayatına mal oluyor. Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi'nde görevli olan Prof. Dr. Sibel Temür, sepsisin önemli bir sorun olmasına rağmen halk arasında yeterince tanınmadığını ve eksik bilgi mevcut olduğu için tedavi açısından kritik öneme sahip ilk bir saatin kaçırılabileceğini belirtti.

“TÜM YAŞAM KAYIPLARININ YÜZDE 20’Sİ SEPSİS KAYNAKLI”

Sepsisin küresel ölçekteki ciddiyetine dikkat çeken Prof. Dr. Temür, dünya genelindeki yaşam kayıplarının yaklaşık yüzde 20'sinin sepsis nedeniyle yaşandığını belirtirken, kayıpların yüzde 40'ının beş yaş altı çocuklarda gerçekleştiğini kaydetti. Obstetrik sepsisin ise anne ölümlerinin üçüncü en sık nedeni olduğunu ifade etti. Hastanede yatan hastaların yüzde 27'sinin, yoğun bakım hastalarının ise yüzde 42'sinin sepsis nedeniyle kaybedildiğini vurgulayan Temür, bireysel ve toplumsal farkındalık düzeyinin artırılmasının önemini dile getirdi.

“ÜLKEMİZ İÇİN DE ÖNEMLİ BİR SAĞLIK YÜKÜ OLUŞTURUYOR”

Türkiye'de sepsisin sıklığına ilişkin ulusal bir kayıt sisteminin yeterince güçlü olmadığına dikkat çeken Prof. Dr. Temür, yoğun bakımlardaki verilerin küresel ortalamalara yakın sonuçlar verdiğini aktardı. Yoğun bakıma yatan hastalarda enfeksiyon kaynaklı yaşam kaybı oranının yüzde 60'a kadar çıkabildiğini belirten Temür, 2018 yılında yapılan nokta prevalans çalışma verilerine göre sepsis mortalitesinin yüzde 55,8, septik şokta mortalitenin ise yüzde 71,1'e ulaştığını söyledi.

“ÇOK KISA SÜREDE HAYATI TEHDİT OLUŞTURABİLİYOR”

Sepsisi, "vücudun bir enfeksiyona karşı verdiği aşırı bağışıklık yanıtı sonucu gelişen ve organlara zarar vererek çok kısa sürede hayati tehlike oluşturabilen bir klinik tablo" olarak tanımlayan Prof. Dr. Temür, basit bir idrar yolu enfeksiyonu veya zatürre gibi durumların sepsise yol açabileceğini ifade etti. Halk arasında "kan zehirlenmesi" olarak bilinen bu durumun aslında bağışıklık sisteminin anormal reaksiyonu olduğunu belirtti.

TANI VE TEDAVİDE GECİKME YAŞAM KAYBI RİSKİNİ ARTIRIYOR

Prof. Dr. Temür, sepsisin çok hızlı ilerleyen bir hastalık olduğunu ve tanı ile tedavideki gecikmelerin yaşam kaybı riskini önemli ölçüde artırdığını kaydetti. Erken tanı konulmadığında, saatler içinde çoklu organ yetmezliği gelişebileceğine dikkat çekerken, düşük ve orta gelirli ülkelerde tanı testlerine, uygun antibiyotiklere ve yoğun bakım desteğine erişimin kısıtlı olduğunu söyledi. Antibiyotik direncinin, sepsis tedavisindeki etkili ilaçlara ulaşmayı zorlaştırarak yaşam kaybını artırdığını ifade etti.

“İLK SAAT KURALI”

Sepsiste her saatlik gecikmenin yaşam kaybı riskini arttırdığını anlatan Prof. Dr. Temür, uluslararası kılavuzların, şüpheli sepsis veya septik şok durumunda ilk 1 saat içinde antibiyotik başlanmasını önerdiğini belirtti. Antibiyotik başlama süresindeki her gecikmenin yaşam şansını yüzde 7,6 oranında düşürdüğünü ifade eden Temür, erken müdahaleyle yaşam kaybı riskinin yüzde 60'dan yüzde 20'ye düşeceğini, gecikme durumunda bu oranın ise yüzde 60'a kadar çıkabileceğini vurguladı.

“BU SINYALLER UYARICI OLMALI!”

Sepsis tanısı açısından saatlerin hayati önem taşıdığını belirten Prof. Dr. Sibel Temür, sepsisin belirtileri olan yüksek ateş, titreme, hızlı solunum, kalp atışında hızlanma, kan basıncında düşme gibi durumların dikkate alınması gerektiğini belirtti. Bu durumların birkaçının bir arada bulunması ve hastanın genel durumunun hızlı bir biçimde kötüleşmesi sepsis açısından alarm verilmesi gerektiğini gösteriyor. Özellikle bağışıklık sistemi zayıf olan yaşlı hastaların bilinç değişikliği durumunu ciddiye almaları gerektiğini vurguladı.

“RİSK GRUBUNDAKİLER DİKKAT!”

60 yaş üstü bireyler, bir yaşın altındaki bebekler, bağışıklık sistemi baskılanmış hastalar, diyabet ya da kronik akciğer-böbrek hastaları, kanser tedavisi görenler ve ameliyat sonrası enfeksiyon riski taşıyan hastaların sepsis için yüksek risk altında olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Temür, gebeler ve doğum sonrası lohusa kadınların da risk altındaki grupta olduğunu söyledi.

“HASTANE ÖNCESİ DÖNEM İÇİN EĞİTİMLERLE ERKEN TANIM ORANI ARTIRILABİLİR”

Sepsis tanısında altın standart tek bir tetkikin olmadığını belirten Prof. Dr. Temür, tanının klinik bulgular ve enfeksiyona yönelik laboratuvar değerleri ile konulduğunu ifade etti. Son yıllarda yapay zeka destekli algoritmalar ve hızlı tanı kitleri ile sepsisin daha kısa sürede (dakikalar içinde) tanınmasının hedeflendiğini ancak bu teknolojilerin yaygınlaşmasının devam ettiğini açıkladı. Sepsis ve septik şok vakalarının yönetimi için özel protokoller uygulandığını aktaran Prof. Dr. Temür, sepsisin erken tanınmasını sağlayacak eğitimlerin hastane öncesi süreçlerde artırılması gerektiğinin altını çizdi.

“ANTİBİYOTİK DİRENCİ HALA CİDDİ BİR SORUN!”

Antibiyotik direncinin sepsis tedavisinde önemli bir engel olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Sibel Temür, Türkiye’nin Avrupa ülkeleri arasında antibiyotik direnç oranlarının en yüksek olduğu ülkelerden biri olduğunu söyledi. Gereksiz antibiyotik kullanımının azaltılmasının hayati önem taşıdığını belirterek hastalarına ise gereksiz durumlarda antibiyotik kullanmamalarını, eğer antibiyotik kullanıyorsalar bu ilaçları önerilen süre ve dozda kullanmalarını tavsiye etti.

“ÖNLEMEK İÇİN ÖNCE DOĞRU BİLGİLENİN”

Sepsisin önlenmesinde en önemli adımın doğru bilgi sahibi olmak olduğunu belirten Prof. Dr. Sibel Temür, enfeksiyondan korunmanın önemini vurguladı. Sağlık kontrollerinin düzenli yapılması, el hijyeninin sağlanması gibi önlemlerle sepsisin önlenebileceğini ifade etti. Bağışıklık sistemi zayıf bireylerin aşılarına özen göstermeleri ve kalabalık, havasız ortamlardan uzak durmaları gerektiği konusunda uyardı. Sağlığın sürdürülebilir olabilmesi için bireysel ve toplumsal sorumluluklarımıza dikkat etmemiz gerektiğini sözlerine ekledi.

ÖNCEKİ HABER

Haymana'da Türkiye'nin En Büyük Kaplıcası Açıldı!

SONRAKİ HABER

"Alzheimer Hastalarına Elektronik Destek Projesi"