Kalp krizi, uzun yıllardır yaşlılar için bir sağlık sorunu olarak kabul edilse de, son yıllarda genç bireylerde de sık görülmeye başlanmıştır. 45 yaş altındaki kişilerde yaşanan kalp krizleri, belirtilerin seyrinde ve hayati risk oranında farklılık göstermektedir. Yaşlı hastalarda, zamanla gelişen "kollateral" damarlar, kalp krizi durumunda kişiye bir süre koruma sağlarken, gençlerde bu damarların henüz oluşmamış olması, kalp krizinin ölümle sonuçlanma riskini artırmaktadır. Memorial Şişli Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi Bölümü'nden Prof. Dr. Ali Aycan Kavala, gençlerdeki kalp krizi vakalarının sebepleri ve korunma yöntemleri hakkında bilgi vermektedir.
“Gencim bana bir şey olmaz” demeyin
Kalp krizi kavramı uzun süre yaşlı insanlarla ilişkilendirilmişken, günümüz verileri bu durumu değiştirmiştir. Kalp krizine bağlı ölümler, artık yalnızca yaşlılarda değil, gençler arasında da önemli bir artış göstermektedir. Araştırmalar, genç yaşta geçirilen kalp krizlerinin ölüm oranının daha yüksek olduğunu ortaya koymaktadır. Genç bireylerin, riskleri ve belirtileri kolayca göz ardı etmesi, bu durumu önemli ölçüde etkileyen bir faktördür. “Ben gencim, bana bir şey olmaz” düşüncesi, kalp sağlığı için son derece tehlikeli bir yanılgıdır. Bu nedenle gençlerin kendilerini koruma konusunda daha bilinçli olması gerekmektedir.
Yaşam biçiminizle kalbinizi yıpratmayın
Sigara içimi, düzensiz beslenme, yüksek stres düzeyi, uyku eksikliği ve hareketsiz yaşam tarzı, tüm bireyler için kalp sağlığını tehdit eden başlıca unsurlardır. Ayrıca enerji içeceklerinin sık tüketimi ve genetik yatkınlık, diyabet, yüksek kolesterol ve obezite gibi durumlar, kalp krizi riskini artırarak tabloyu daha da ağırlaştırmaktadır. Bu noktada, bireylerin yaşam tarzlarını gözden geçirmeleri ve sağlıklı alışkanlıklar edinmeleri, kalp hastalıklarını önlemede kritik öneme sahiptir.
Bu belirtilere kulak vermek hayat kurtarır
Kalp krizine yol açan bir başka önemli faktör ise belirtilere dair farkındalık eksikliğidir. Gençlerde, kalp krizi belirtileri genellikle “yorgunluk” veya “mide rahatsızlığı” olarak değerlendirilerek göz ardı edilmektedir. Halbuki göğüste baskı hissi, sol kola yayılan ağrı, nefes darlığı, soğuk terleme ve ani halsizlik gibi semptomlar, kalp krizinin açık habercisi olabilir. Bu belirtiler fark edildiğinde, derhal en yakın sağlık kuruluşuna başvurmak, çoğu zaman hayat kurtarmaktadır. Bireyler, yaşam tarzlarında yapacakları birkaç küçük değişiklikle kalp krizinden kendilerini koruyabilirler. Sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz, stres yönetimi, sigaradan uzak durma ve düzenli sağlık kontrolleri, kalp hastalıklarının önlenmesinde büyük rol oynamaktadır.
Ayrıca, ailesinde kalp hastalığı öyküsü bulunan gençlerin, 20'li yaşlardan itibaren kardiyolojik taramalara başlamaları önemlidir. Çünkü kalbimiz, yaşımıza değil, yaşam tarzımıza yanıt verir. Kişi genç yaşta da olsa, kalp sağlıklarını ihmal etmeyerek yaşamlarını sürdürebilmelidirler.