Günlük hayatımızda, tükettiğimiz unlu mamuller, kahvaltılık gevrekler, soslar ve özellikle "0light" etiketli ürünler bile yüksek miktarda gizli şeker içermektedir. Bu ürünlerin çoğu, özellikle yüksek fruktozlu mısır şurubu ile tatlandırılmakta ve bu durum vücutta ciddi metabolik bozulmalara yol açabilmektedir. Acıbadem Life Danışmanlık, İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Erkan Sarayıldız, fruktozun özellikle yüksek fruktozlu mısır şurubu formunda alındığında en zararlı şeker türlerinden biri olduğunu belirtmektedir. Fruktoz, karaciğerde doğrudan yağ sentezini tetikler, ürik asidi yükseltir ve insülin direncini hızlandırır. Ayrıca, fazla fruktoz alımının, non-alkolik karaciğer yağlanması ve metabolik sendromun temel nedenlerinden biri olduğunu ifade etmektedir.
Şekerin Vücut Üzerindeki Etkileri
Şekerin vücut üzerindeki etkileri yalnızca alınan kaloriyle sınırlı değildir; aşırı glikoz ve özellikle fruktoz, hücre düzeyinde biyokimyasal değişimlere neden olmaktadır. Şekerin proteinlerle kontrolsüz birleşimi, ileri glikasyon son ürünleri (AGEs) adı verilen bileşiklerin oluşmasına yol açar. Bu maddeler, dokulardaki protein, lipid ve DNA yapılarında çapraz bağlanmalara neden olarak doku elastikiyetini azaltır, hücrelerin fonksiyonlarını bozar ve yaşlanma sürecini hızlandırır.
Şekerin Vücutta Yarattığı Zararlı Etkiler
- Hücre yaşlanmasını hızlandırır: Glikozun proteinlerle kontrolsüz birleştirilmesi sonucu oluşan AGEs, doku elastikiyetini azaltarak hücrelerin yenilenme kapasitesini düşürür.
- Damar yapısını bozar: AGEs birikimi, damar sertliğine yol açarak kalp-damar hastalıklarının zeminini hazırlar.
- Organ hasarına neden olur: Böbrek, göz ve sinir dokularında dejeneratif hasarlar oluşturur; diyabetin uzun vadeli komplikasyonlarını tetikler.
- Bağımlılık benzeri etki yaratır: Şeker, beyinde dopamin salınımını arttırarak geçici bir haz yaratır ve bu da sürekli tatlı yeme isteğini körükler.
- Bağışıklık sistemini zayıflatır: Fazla şeker, nötrofil fonksiyonlarını %400'e kadar düşürerek vücudun enfeksiyonlara karşı savunmasını zayıflatır.
Dr. Erkan Sarayıldız, "Şeker yalnızca kilo aldırmaz; hücre yaşlanmasını hızlandırır, damar yapısını bozar ve bağışıklık sistemini zayıflatır. Bu nedenle diyabetle mücadelede asıl hedef, şekeri sadece azaltmak değil, vücudun biyolojik dengesini korumaktır." diyerek önemine vurgu yapmaktadır.
Diyabetle Uzun ve Sağlıklı Yaşamın Anahtarı
Yüksek şeker alımı, pankreası sürekli insülin üretmeye zorlayarak hücrelerin bu hormona karşı duyarsızlaşmasına neden olur. Bu durum, insülin direnci ve ardından tip 2 diyabetin gelişimini tetikler. Ancak diyabet yalnızca fazla şeker tüketiminden kaynaklanmaz; genetik yatkınlık, stres, uyku eksikliği ve hareketsizlik gibi faktörlerin birleşimi sonucunda ortaya çıkan çok boyutlu bir metabolik sorundur. Dr. Erkan Sarayıldız, geçmişte diyabet tanısı alan bireylerin yaşam süresinin kısa olduğunu fakat günümüzde durumun değiştiğini vurgulamaktadır. "Geçmişte diyabet erken ölüm anlamına gelirdi. O dönemde kan şekeri takibi kısıtlıydı, ilaç seçenekleri sınırlıydı. Bugün ise sürekli glikoz izleme sistemleri, modern ilaçlar ve yaşam tarzı değişiklikleri sayesinde diyabet yönetilebilir bir kronik hastalık haline geldi." ifadelerini kullanmaktadır.
Diyabet Yönetimi ve Sağlıklı Yaşam
Diyabetin sadece kan şekerini kontrol altında tutmakla ilgili olmadığı, tüm yaşam biçimini dengelemek anlamına geldiği belirtilebilir. Dr. Erkan Sarayıldız, "Düzenli beslenme, yeterli uyku, stres yönetimi ve hareketli yaşam, diyabeti bir riskten kurtarıp yaşam rehberine dönüştürebilir." diyerek sağlıklı yaşamın önemine dikkat çekmektedir. Diyabetini doğru yöneten bireyler, ortalama nüfusa göre daha uzun ve kaliteli bir hayat sürebilirler. Bu hastalık, kişiyi disiplinli, farkındalığı yüksek ve sağlıklı bir yaşam tarzına yönlendirir.



