Ege Üniversitesi (EÜ) 70. Yıl Kariyer Etkinlikleri çerçevesinde EÜ Birgivi İlahiyat Fakültesi tarafından düzenlenen "Nasıl Bir Tanrıya İnanıyoruz?" başlıklı konferans, Edebiyat Fakültesi Ahmet Arslan Konferans Salonu'nda gerçekleştirildi. Konferansa konuşmacı olarak Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. İbrahim Maraş katıldı. Etkinliğe, EÜ Birgivi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Muhammet Hanefi Palabıyık, Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Osman Ferda Beytekin, Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Abdullah Temizkan ve birçok akademisyen ile öğrenci iştirak etti. Program, EÜ Birgivi İlahiyat Fakültesi 3. Sınıf Öğrencisi Yunus Emre Nebioğlu'nun Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başladı.
Prof. Dr. İbrahim Maraş, konuşmasına herkesin bir Tanrı algısının bulunduğunu belirterek başladı. Tanrı veya Allah anlayışının "Kelamcıların Tanrısı, Sufilerin Tanrısı ve Filozofların Tanrısı" olmak üzere üç farklı grup altında ele alındığını ifade etti. İslam felsefesindeki çeşitli ekoller ile kelamcılar, sufiler ve filozoflar arasındaki Tanrı algılarını karşılaştırmalı bir şekilde ele alan Prof. Dr. Maraş, kelamcılar ve filozofların sıklıkla üzerinde durdukları Tanrı'nın varlığı ve evreni yaratması konularını "hudûs ve sudûr" kavramları çerçevesinde açıkladı.
Konferans boyunca, Prof. Dr. Maraş, "Bugün üzerinde durmak istediğim temel mesele şudur: Biz nasıl bir Tanrı'ya inanıyoruz? Bu tartışma, isim farklılıklarını aşan ve hepimizin zihnindeki Tanrı tasavvuruyla ilgili köklü bir sorudur. Elbette Tanrı birdir; farklı olan, O'nu anlama biçimlerimizdir. Kelamcıların merkezinde bulunan hudûs kavramına göre Allah, ezelidir ve herhangi bir zamanda iradesiyle varlığı yokluğa tercih ederek yaratmıştır; bu nedenle tercih ve irade kelimeleri onlar için kritik önemdedir." dedi.
Prof. Dr. Maraş, insan iradesinin sınırlı ve etkilere açık olduğunu, Tanrı'nın iradesinin ise mutlak ve kuşatıcı olduğunu vurguladı. "Evrenin ve bizim varlığımız da O'nun verdiği varlığa dayanır; çünkü kendiliğinden var olan yalnızca O'dur. Bugün amacım, bu algıların nasıl oluştuğunu sade ve anlaşılır bir biçimde birlikte düşünmektir." açıklamasını yaptı. Ayrıca, İmam Mâtürîdî'nin Tanrı'nın ezeli yaratıcı oluşunu savunarak, Tanrı'yı sınırlayan görüşleri reddettiğini belirtti. Mâtürîdî'nin temel itirazının Tanrı'nın yaratma sıfatının O'ndan ayrı olamayacağı yönünde olduğunu ifade etti.
Maraş, Mâtürîdî’nin Tanrı’yı bir anda yaratan bir varlık gibi düşünmeyi reddettiğini ve Tanrı'nın yaratmasının ezeli kudretinin doğal bir sonucu olduğunu belirtti. Kelamcıların Tanrı varlığını yokluğa tercih etme anlayışının sorunlu olduğunu vurguladı ve her tercih bir tercih ettiriciyi gerektirdiği için bu durumun Tanrı'nın mutlaklığını zedeleyeceğini ifade etti. Mâtürîdî’nin yaratmanın ezeli olduğunu vurgulaması gerektiğini ve filozofların sudur anlayışı ile Tanrı’yı tutarlı bir sistem içinde açıkladıklarını belirtti.
Konferansın ilerleyen kısmında Prof. Dr. Maraş, filozofların Tanrı'yı bilfiil ve ezeli olarak bilen, kudretli ve yaratıcı bir varlık olarak tasavvur ettiklerini, potansiyel bir Tanrı anlayışının kabul edilemeyeceğini savundu. Meleklerin felsefede aşkın bir âlem olan melekût veya lahut âleminde yer aldığını, yaratılmış ancak Tanrı'ya bağlı bir konumda olduklarını ifade etti. "Tanrı, zamanın ötesinde hem tümelleri hem de tikelleri bilir; yaratma, O'nun ezeli kudretinin doğal sonucudur." dedi.
Konuşmaların ardından katılımcıların soruları cevaplandırıldı ve etkinlik, Teşekkür Belgesi ile Hediye Takdimi ile son buldu.



