25 Aralık 2025 Perşembe

Yeni Yıl Hüzünleri: Beklentiler Ve Gerçekler

Her yılın sonunda yeni bir yıla girerken aynı sahneler; takvim yaprakları değişiyor, sokaklar ışıklanıyor ve geri sayımlar yapılıyor

Her yılın sonunda yeni bir yıla girerken, takvim yapraklarının değişimi, sokakların ışıklandırılması ve geri sayımlar gibi sahneler tekrar yaşanır. Ancak birçok insan için yeni yıl, beklenen ferahlığı getirmeyebilir. Bu durum, "yıl dönümü depresyonu" olarak adlandırılmakta ve çoğunlukla dile getirilmeyen bir konu olarak kalmaktadır. Yeni yıl, toplum tarafından mutlu olunması gereken bir dönem olarak algılandığı için, bu dönemde kendini kötü hissetmek neredeyse bir kusur olarak değerlendirilir. Memorial Antalya Hastanesi Psikiyatri Bölümü’nden Uzm. Dr. Fatma Arkaz, yeni yılın kişilerde hissettirdiği duygular hakkında bilgi vermektedir.

Yeni yıl bazıları için bir muhasebe zamanıyken bazıları için yük olabilir

Takvim değişimleri, insan zihni için sembolik eşikler niteliği taşır ve yeni yıl, bu eşiklerin belki de en güçlüsüdür. Geçen yıl mutlaka gözden geçirilir; yarım kalan hayaller, yapılması gerekenler... Bu içsel muhasebe, bazı kişilerde motive edici olurken, bazılarında ağır bir yük haline gelebilir. “Geçen yıl nerede olmalıydım?” ve “Bu yaşta hala neden buradayım?” gibi sorular, zorlu bir yıl geçiren bireylerde yetersizlik ve başarısızlık hissini derinleştirmektedir. Oysaki hayat, takvim yılının öngördüğü kadar basit ve düz değildir.

Mutluluk baskısı göründüğünden daha yorucudur

Yeni yıl döneminde yaşanan ruhsal zorlanmanın önemli bir nedeni, görünmez ama güçlü bir baskı olan “mutlu olma zorunluluğu”dur. Sosyal çevrede, reklamlarda ve özellikle sosyal medyada sürekli olarak neşeli ve umut dolu ruh hali idealize edilmektedir. Bu tabloya bakıp kendini iyi hissetmeyen bireyler, suçluluk hissetmeye başlayabilirler. “Herkes mutlu, ben neden böyle hissediyorum?” düşüncesi çok yaygındır. Psikolojik olarak biliyoruz ki, bastırılan her duygu, başka bir yerden daha güçlü geri döner.

Sosyal medya: Kutlamanın gölgede kalan yüzü

Yeni yıl döneminde sosyal medya, karşılaştırma gereksinimini zirveye taşır. Kalabalık sofralar, seyahatler ve yüksek hedefler gibi içerikler, bireylerin yaşamlarını sosyal medya üzerinden başka hayatlarla karşılaştırmalarına yol açar ve bu durum, bireylerin kendilerini eksik ve geride hissetmelerine sebep olabilir. Ancak unutmamak gerekir ki, sosyal medyada görülen şeyler hayatın tamamı değildir; yalnızca seçilmiş anların sergilendiği bir platformdur. Duygular ise bu mantıksal bilgiyi her zaman dikkate almaz.

Yılbaşı sonrası sessiz kaygı oluşabilir

Yılbaşından sonra ortaya çıkan bir durum vardır; “sebepsiz huzursuzluk”. Kutlamalar sona erer ve gündelik yaşam geri dönerken, borçlar, iş yükü ve belirsizlik gibi durumlar yoğun bir kaygı hissi yaratabilir. Bu olgu genellikle abartı olarak değerlendirilse de, zihnin yeniden gerçeklikle temasa geçme sürecidir ve oldukça yaygındır.

Bazıları daha fazla risk altındadır

Bu dönem, özellikle yalnız yaşayanlar, yakın zamanda kayıp yaşamış olanlar ve ekonomik ya da mesleki belirsizlik içerindeki bireyler için daha zorlu geçebilir. Daha önce depresyon veya kaygı bozukluğu yaşayan kişilerde ise bu belirtiler yeniden alevlenebilir. Bu nedenle, yeni yıl hüznü ya da kaygısı yaşayan kişilere “takılma” veya “pozitif ol” demek, genellikle yarardan çok zarar verir.

Belki de sorun yeni yıl değil, kendimize yüklediklerimizdir

Yeni yıl, her şeyin bir gecede değişmesi gereken bir sınav değildir. Hayatı sıfırlamak zorunda değiliz. Bazen sadece durmak, yorgunluğu fark etmek ve kendimize biraz daha nazik davranmak yeterlidir. Eğer bu dönemde yaşanan hüzün ve kaygı uzun sürüyorsa, günlük yaşamı zorlaştırıyor ve umutsuzluk hissi derinleşiyorsa, profesyonel destek almak bir zayıflık değildir; ruhsal sağlığın doğal bir parçasıdır.

Takvim değişti diye her şey değişmek zorunda değildir. Yeni yıl, büyük kararların değil; kendini anlamanın ve acele etmeden ilerlemenin zamanı da olabilir. Çünkü bazen en büyük başlangıç, kendine biraz daha anlayış göstermektir.

ÖNCEKİ HABER

Öykü Çözümleme Atölyesi: Derin Analiz Deneyimi

SONRAKİ HABER

"Böbrek Taşları: Artışın Nedenleri ve Önleme Yöntemleri"